28 Ağustos 2011 Pazar

Prince of Percia : The Sands of Time (2010)


Prince of Persia oyununu 25 yaş üstü kitle çok iyi hatırlayacaktır. Sabır sınırlarını zorlayan labirentleri aniden yerden çıkan çelik kazıkları, yanlış bir harekette seni ortadan ikiye bölen giyotin gibi kurulmuş kapılar, ve iskelet adamlarla yapılan kılıç dövüşleri. 1989 yılında Jordan Mechner bu ilk oyunu hazırladığında muhtemelen kendisi de oyunun bu kadar büyük bir kitle tarafından zamanla fenomen haline geleceğini tahmin edemezdi.




http://www.oyunlar99.net/view/23/Prince-Of-Persia.htm

Oyunu oynamak için linki tıklayabilirsiniz



1989'da piyasa sürülen serinin ilk oyunu, insan vücudunun hareketlerinin ilkel tekniklerle bilgisayara aktarıldığı, Motion Capture (Hareket yakalama) tekniğinin atası sayılabilecek bir teknikle yapılan ilk oyun olma özelliğini taşımaktaydı. Mechner' lar oyunu ailecek hazırlamıştır. Oyundaki karakteri Mechner'ın kardeşi canlandırmıştır, müzikler ise babası tarafından yapılmış ve kendisi de oyunun kodlamasını yapmıştır.

Oyunun yapımı dört sene sürer ve 1989 yılında Apple bilgisayarlar için yayınlanır. Oyun iki milyon kopyadan fazla satar ve birçok uyarlaması yapılır. Oyun bilgisayarlar için bir devrim niteliği taşımaktadır. O güne kadar bilgisayarlar için görülmemiş derece iyi grafiklere ve gerçekci bir oynanışa sahiptir. Linkini verdiğim oyunun bile sonradan güncellenmiş hali olduğunu düşünürsek oyun dünyasının ne kadar hızlı geliştiğini daha iyi anlayabiliriz. Son olarak Tomb Raider'ın bu oyundan etkilenilerek yapılmış olduğunu ek bir bilgi olarak verelim.

2003 yılında Ubisoft firması Prince of Persia serisinin telif haklarını satın almış ve birazdan incelemesini yapacağımız filme konu olan The Sands of Time, Warrior Within ve The Two Thrones adında oyunlardan oluşan Sands of Time üçlemesini piyasaya sürmüştür.

Filmimizin konusuna gelecek olursak daha küçücük bir çocukken şehir meydanını birbirine karıştırıp Kral'ın askerlerinden kaçarken Kral'ın dikkatini çeken Destan, evlat edinilir. Fakat bir prens olmak onun delişmenliğini köreltmez, Kral da onun bu özelliklerini göz önüne alarak ona serserilerden oluşan birliğin komutasını verir.

Kralın 3 oğlu ve Kralın kardeşi sefere çıkarlar ve kutsal kabul edilen Alamut kalesinden düşmanlarına yardım gönderildiğini öğrenirler. Şehrin fethedilmesi ve Prens Destan'ın tesadüfen Zaman Hançerini ele geçirmesiyle olaylar farklı yönde gelişmeye başlar. Zaman hançeri içine konulan kutsal kum taneleriyle zamanı geriye sarabilmektedir ve Destan'ın buna ihtiyacı olacaktır.



Film size aslında anlatacak bir şeyi olmayan ve sadece eğlenmelik bir yapım olarak göze çarpıyor ilk başta. Tabi eğer biraz zorlarsanız insanların geçmişte , iyi kötü veya bilinçsiz olarak yapmış olduğu şeyleri değiştirmek için vermiş olduğu mücadeleyi görebilirsiniz. Kötülüğün sınırı yoktur ve insan kötülük yapmak için zamanı geri almayı bile deneyebilir başka çıkarılabilecek anlamlar olabilir :)

Film 2011 yılında People's Choise Award'a En beğenilen macera filmi dalında aday olmuş fakat ödülü İron Man 2 ye kaptırmıştı. Ama bu ödüle aday olmayı hak edecek kadar çok aksiyon sahnesini filmde bulmak mümkün. Özellikle oyunun hayranlarının beklediği atlama zıplama sahnelerinde filmin hakkını vermek gerekir.



Ayrıca yaratılmış olan tarihi mekanlar gerçekten çok iyi. Bu mekanların yaratılması için zaten filme 200 milyon Dolar gibi oldukça büyük bir bütçe ayrılmıştı.



Filmde en dikkat çeken karakterler ise Haşhaşi suikatçileri. Haşhaşilerin tarihine kısa bir göz atmak gerekirse ilk olarak Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz.



Hasan Sabbah'ın amacı Selçuklu Devleti'nden intikam almaktı. Bunun için Nizamülmülk ve Sultan Melikşah'ı öldürmek istiyordu. Hasan’ın gençlik yıllarında bir şeyhin ona haşhaş içirmesiyle haşhaşın büyük etkisinde kalmıştı. Haşhaşla birçok kişiyi kandırabileceğini o zaman anlamıştı. Alamut Kalesi’ni aldıktan sonra Hindistan'dan haşhaş meyvesini getirdi. Hasan Sabbah çok geçmeden Alamut'a yakın küçük kaleleri de ele geçirdi.




Hazar Denizi’ne yakın büyük bir kale almıştır. Hasan Sabbah’ın bu başarılarına duyan erkekler, Alamut kalesine akın etmeye başladı. Eğitilen fedailerden birisi olan İbn-i(Ebu) Tahir, Nizamülmülk Haşhaşilere savaş hazırlığı yaparken çadırına öğrenci kılığında girip onu öldürmüştür. Haşhaşiler’e yapılacak büyük sefer böylece başlamadan bitmiş olacaktır. Çok geçmeden yine Haşhaşiler tarafından Melikşah da öldürülmüş,Selçuklular’ın çöküşü hızlanmıştır. Daha sonra Sultan Sencer, Haşhaşiler’e (suikastçiler'e) bir saldırı yapmayı planladıysa da uyandığında yastığına saplanmış hançeri ve mektubu görünce vazgeçmiştir. Mektupta "İster bizimle ilgili planlarını gerçekleştir, ister bizi rahat bırak, yatak odana kendi evimmiş gibi girebiliyorsam arkanı sağlam tut. İbn-i(Ebu) Tahir". yazmaktaydı. Selçuklular çöküşe geçtikten sonra Haşhaşiler İran’ın kuzeyi, Güney Asya, Orta Asya, Doğu Anadolu, Güney Anadolu ve Irak’ın kuzey bölgelerinde hakimiyet kurmuştur. İran kökenli bu örgüt, bölgeyi hakimiyetlerinde bulunduran ve İsmailileri baskı altına almaya çalışan Selçuklular’a karşı mücadele etmek amacıyla cinayeti sistemli bir saldırı aracı olarak kullanılmaya başladılar. Hedef aldıkları kişiyi öldürme konusunda çok titiz ve başarılıydılar. Eylemlerinin başka kayıplara yol açmama, masum olarak gördükleri diğer bireylere zarar vermemesi konusunda çok dikkatli davranırken, etrafa saldıkları korkuyla elde ettikleri etkin nüfuzu koruyabilmek için cinayetleri genelde halka açık mekanlarda, bilhassa camilerde işlemeyi tercih ediyorlardı.



Hedeflerine kılık değiştirerek yaklaşan Haşhaşiler, kurbanlarına kurtulma olasılığı tanımamak için zehir, ok ve yay gibi araçlardan kaçınıp, hançer kullanmayı tercih ediyorlardı. Hiçbir koşul altında intihara girişmeyip hep yakalandıkları kişiler tarafından öldürülmeyi yeğlediler.




Hasan Sabbah müritlerine “Biz sadece bir kişiyi öldürmekle kalmayıp, bin kişinin kalbine de korku tohumları ekeceğiz” demiş ve Haşhaşiler’e kurbanı öldürdükten sonra kaçmamalarını, durup beklemelerini tembihlemiştir. Cinayeti de hemen işlememelerini söyleyip kurbanı en iyi biçimde tanıyıp alışkanlıklarını en ince şekilde öğreninceye kadar beklemelerini de söylemiştir. Bir rivayete göre bir Haşhaşin kurbanını öldürmek için birkaç sene kilisenin birinde keşişlik yapmıştır. Selçuklular, Haşhaşiler’in Alamut Dağı’ndaki kalesini defalarca kuşatmış fakat alamamışlardır. Haşhaşiler; Moğol istilasından nasiplerini almış, 1256 yılında Alamut Kalesi’ni, 1260 yılında Masyaf Kalesi’ni kaybetmiştir ama Haşhaşiler yine de durdurulamamıştır. 1277 yılında bir çok komutana suikast yapmışlar, yine aynı yıl Alamut Kalesi’ni kuşatmışlar fakat alamamışlardır. Ardından 1281, 1292 ve en son 1389 yıllarında Alamut tekrar kuşatılmış ama alınamamıştır.

Filmdeki Haşhaşilerin ne kadar bu tarihi gerçeklere bağlı olarak filme eklendiklerini bilmiyoruz fakat son derece değişik bir bakış açısından onlara yaklaşılmış olunduğu bir gerçek. Uzun yıllar aldıkları eğitim ve suikast becerileri filmdede göz önüne alınmış. Prens destanla oldukça uzun bir mücadeleye girişecekler.



Son olarak Başrol oyuncusu Jake Gyllenhaal'e değinelim. Brokeback Mountain, Donnie Darko ve Zodiac filmlerinde oldukça başarılı oyunculuklar ortaya koyan ve Brokeback Mountain filmindeki rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilen oyuncu sanki bu filmin Castında olmamalıymış gibi geliyor ama yine de iyi bir oyunculuk sergilediğini ve çok fazla sırıtmadığını da söylemek mümkün. Sadece çok girift olayları inanılmaz bir şekilde hemen anlaması senaryonunda eksiklerinden birisi olarak karşımızda duruyor.

Son söz , büyük prodüksiyonu, geçmişten gelen büyük hayran kitlesi ve altyapısıyla, yardımcı oyuncu rollerindeki Alfred Molina ve Ben Kingsley ile ilgi çekici bir film.



Eğer bilgisayar oyunu uyarlamasına, eski Pers tarihine, ilk terör örgütü sayılan Haşhaşilere ilgi duyuyorsanız sizi mutlaka bir yerde yakalayacak bir film. Her yeni çıkan Pers Prensi oyununda olduğu gibi çok daha fazlası beklenen ama büyük beklentilerin biraz yıkık dökük kaldığı bir film olmuş. Yinede zaman geçirmek için birebir.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder