İntikam soğuk yenilen bir yemektir diye bir söz vardır ya hani, peki intikam almanız gereken kişi aslında sizden intikam alıyorsa, ve bunu yapabilmek için 15 sene beklemişse.
Bu 15 seneyi sizi küçücük bir odaya hapsedip, size tek kelime bile etmeden sizi tanımak, alacağı intikama sizi hazırlamak için beklemişse...
Eminim şu yazdıklarım bile size Hollywood'un çok ötesinde bir film kritiği yazdığımı anlatmaya yetmiştir.
2003 yılında Güney Kore'de vizyona giren 2004 yılında Cannes film festivalinde Fahrenheit 9/11 filminin ardından en iyi ikinci film seçilen ve Büyük Jüri Ödülünü kazanan bir filmden bahsediyoruz. Bu ödülü almasında Amerikalı ünlü yönetmen Quentin Tarantino'nun büyük payı olduğunu da hatırlatmak gerek esasında. Nitekim Tarantino Jimmy Kimmel Live adlı show programında filmin yönetmeni Park'ın hayranı olduğunu ve 2004 Cannes Film Festivali jürisindeyken Park'ın Oldboy filmine onur ödülü verilmesi için kişisel çaba gösterdiğini söylemiştir.
Yeri gelmişken bu her iki filminde aslında ahlaki değerleri sorguladığını belirtelim. Micheal Moore'ın filmi, siyasilerin ahlaki değerlerine yönelmişken, Wook daha çok bireylerin ahlaki değerlerine eğilerek bence çok daha cesur bir iş yapıyor. Tarantino gibi bende kesinlikle Oldboy filmini Moore'ın Fahrenheit 9/11 filminden pek çok anlamda daha başarılı ve iyi bir yapım buluyorum.
Eskiden sadece Bruce Lee, Jackie Chan, Jet li gibi dövüşçü-aktörleriyle filmlerini sinemalarda gördüğümüz Uzakdoğu sineması, son 10 yılda büyük bir atak yaparak, kamera arkasında da son derece başarılı olduğunu ispatladı. Öyle ki sadece değişik çekim teknikleriyle değil, ezber bozan senaryoları, değişik kurgu ve yönetmenlikleriyle beyaz perde de kendilerine önemli bir yer edindiler.
Bu başarılı işleri yapan yönetmenlerden birisi de Chan-Wook Park. 1992 yılından bu yana yönetmenlik yapmasına rağmen pek çok kişi onu Old boy filmi ile tanıdı. Old boy'un senaryosunda da diğer filmlerinde olduğu gibi imzası bulunmakta.
2004 yılında filmin son derece rahatsız edici sahnelerle dolu olması nedeniyle film dünyanın çoğu yerinde gösterime girmemişti. Cannes'taki başarı ve vizyona girmezden evvel piyasaya sürülen dvd si filmi bir kült haline getirmeye yetti. Öyle ki film şu an İMDB'de 8.3 puanı ile dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmleri listesinde 93. sırada bulunmakta.
2004 yılında filmin son derece rahatsız edici sahnelerle dolu olması nedeniyle film dünyanın çoğu yerinde gösterime girmemişti. Cannes'taki başarı ve vizyona girmezden evvel piyasaya sürülen dvd si filmi bir kült haline getirmeye yetti. Öyle ki film şu an İMDB'de 8.3 puanı ile dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmleri listesinde 93. sırada bulunmakta.
Filmin konusuna kısaca değinecek olursak çok içtiği bir gecenin sonunda ortadan kaybolan Oh Dae-Su'nun, kendisinin dahi bilmediği bir sebepten 15 yıl boyunca bir odada kilitli tutulduktan sonra, serbest bırakıldığı gün bunun sorumlularını bulup intikamını almak için giriştiği 5 günlük macerayı işliyor; dışarı çıktığında tanıştığı Mi-do kendisine yardımcı oluyor.
Film orta profilli seyirciler için çok sert bir yapım olabilir. Bu yüzden filmi izlemeye başlamadan bu tarz filmleri izlemeyi sevip sevmediğinizi tekrar gözden geçirmek isteyebilirsiniz. Ama eğer filmi izlemeye başladıysanız, filmin sonunda sarsılmayı ve günlerce bazı sahnelerinin gözünüzün önüne geleceğini kabullenmeniz gerekli.
Filmin başarısında başrol oyuncusu Min-sik Choi'nin payı yadsınamaz. Açılış dakikalarında izlediğiniz şaklabanın ilerleyen dakikalarda geçirdiği değişim, film süresince farklı aşamalarla devam ediyor. Karakterin gerek fiziksel gerek duygusal iniş çıkışları başarılı bir şekilde yansıtılırken; bir koridor boyunca dizilmiş onlarca adamı tek tek bertaraf ederek aştığı sahnenin artık inandırıcılıktan uzak mizanseni daha ziyade yönetmenin hanesine bir eksi olarak yazılıyor. Belki de bu sahnedeki kişi sayısı bu kadar abartılmayıp, daha gerçekçi olunabilirdi.
Geçmişle içinde bulunulan anı duygusal ve psikolojik olarak birleştiren enfes kurgular filmde sıkça kullanılmış. Sinema tarihindeki en güzel flashbackler seçilse Dae-su'nun lise cağlarını hatırladığı ve okulun merdivenlerinde woo-jin'i takip ettiği sahne ilk 3'e mutlaka girerdi.
İhtiyar Delikanlı, psikanalitik okumalara meraklı seyirci için de ciddi bir malzeme sunuyor. Bilinçli bir şekilde Freud ve onun öğretilerine göndermeler yapan film bir simgeler ve alt metinler zincirini hikayesinin içine yediriyor. Bu özellikleri sebebiyle ilerleyen zaman içinde üzerine çok daha geniş ve detaylı analizler yazılıp çizilen bir film olacağa benziyor.
Nitekim Hollywood'da muhtemelen bunu değerlendirmek için hemen kolları sıvamış durumda. Malcolm X, 25. Hour ve İnside Man filmlerinin yönetmeni Spike Lee'nin yönetip Josh Brolin ve Christian Bale'in başrolünde oynaması düşünülen filmde olayların değişik bir kurguyu takip edebileceği söylenmekte. Christian Bale'i tekrardan kötü adam rolünde izlemek güzel olsa da bu filmin yerini tutamayacağını söylemek çokta büyük bir kehanet sayılmaz herhalde.
Sonuç olarak Hollywood'un süslü ve pahalı filmlerinden sıkılanlar için küçük bir bütçeyle (3.000.000 Dolar) çekilen ve başrol oyuncusunun büyüleyici performansı ve değişik senaryosu ve teknikleriyle sizi sürükleyecek bir film.
http://www.sinemalar.com/film/626/Ihtiyar-Delikanli/ Sinemalar.com
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=oldboy Ekşisözlük
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder